Kalıp, plastikten parçalar üretenler için bir imalat sürecidir. Yüksek ısıda ısıtılmış hammadde bir havuz içinden geçerek kalıp adı verilen yapılandırma boşluğunun içinde yüksek basınç ile sıkıştırılarak enjekte edilir. Genelde metal, çelik veya alüminyumdan, bir mühendis eliyle tasarlanmış olan proje, plastik kalıpçılar tarafından hassas bir işçilik ile oluşturulur.
İlk kalıp çalışması,plastik kalıpçı olan Alexander Parkes tarafından 1861 yılında yapıldı.Kamuya malzeme üretmek için yapılan ürün 1862 de Londra’da uluslararası fuarda sunuldu. O yıllarda selülozdan üretilmiş olan mamüller pahalı çatlamaya çok müsait ve yüksek yanıcı özelliği ile eleştirildi. John Wesley Hyatt 1868 yılında Parkes’in çalışmasını bir adım ileri götürerek geliştirdiği Celluloid adında bir malzeme ile iyi sonuçlar aldı ve kardeşi Yeşaya ile birlikte 1872 senesinde makinenin patentini aldı.Parkes’in ortaya koyduğu bu sistem bugünkü üreticilerin ürünlerine nazaran oldukça basit bir sistemdi.Zamanın düğme,tarak gibi plastik eşyaları bu şekilde yapılmaya başlandı. Kalıp içine ısıtılarak eritilen hammadde bir silindir vasıtası ile piston kullanarak enjekte eden sistem, yıllar içinde yavaş yavaş ilerledi ve bugünkü halini aldı.
İkinci dünya savaşı ucuz ve seri imal edilen ürünlere büyük bir talep yarattı. Bu pazar plastik kalıpçılar için sektörün hızla gelişmesini sağladı. 1946 yılında, Amerikalı araştırmacı James Watson Hendry enjeksiyon hızı ve ortaya çıkan malzemenin kalitesi üzerinde çok daha hassas kontrole izin veren ilk vidalı enjeksiyon makinesinin üretimini yaptı. Bu makina ayrıca, isteğe göre renkli ve dönüşümü mümkün hammadde kullanıyordu. Üretilen ürünlerin tekrar kırılarak üretime geri dönüşünün sağlanması imalatı daha karlı ve ekonomik hale getirdi.